Şehzade Gözdesiyle röpörtaj !
Bir kaç sene önce Üniversite öğrencisiyken yeni öğrendiğim türkçemi düzeltmem ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde araştırma yapmam için Profesörüm tarafından İstanbul'a gönderilmiştim. Üniversitem tarafından kayıt edildiğim kurs sekiz ay sürdü ve bu süre zarfında İstanbul'da türkçemi epey düzelttim. Araştırmalarım özellikle Osmanlı şehir kültürü ve saray hayatına yönelikti. Ama Harem hayatı beni en çok ilgilendiren konuydu. Bu yüzden Osmanlı Arşivinde uzun süre dökümanlar üzerine çalıştım, fakat saraylı kadınların geçmişlerine dair fazla bilgi bulamadım. Arşiv de ki kayıtların hemen hepsi saraylı kadınların ne kadar maaş aldıkları veya ne zaman çerağ (saraydan çıkartılma) edildikleri yazıyordu. Kimin kızı oldukları veya nereden geldikleri maalesef kayıtlı değildi. Bu yüzden büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım, çünkü o an'a dek Arşiv de bu sorularımın cevabını bulacağımı düşünmüştüm.
Haftlar aylar su gibi akıp geçerken, günün birinde aslen İzmit'li olan bir bayan arkadaşım bana memleketi olan Nüzhetiye köyünden vaktiyle Saray'a pek çok hanımın gittiğini anlattı. Hatta duyduğuna göre Şehzade gözdelerinden biri de Nüzhetiyeli imiş. Bunu duyunca baya heyecanlandım ve araştırmalarıma başladım. Arkadaşımın yardımıyla İstanbul'da yaşayan ve bahis mevzuu olan gözde hanımın akrabalarını buldum. Ama dahası bu gözde hanım hala hayatta olduğunu haber aldım. Artık kalbim duracak gibiydi. Hem bu nasıl mümkündü? Aradan 100 seneden fazla bir zaman geçmişti, hayatta olması imkansızdı. Canım arkadaşım Serra Bayındır'ın yardımıyla tanıştığım Sayın Necati Saçagil beni akrabası olan gözde hanımın yaşadığı Erenköy de ki evine götürdü.
Aslında bir apartman olan binaya girdik. Üçüncü katta, denize nazır olan bir daireye girdik. Kalbim bu arada küt küt atıyordu. Bayılacak gibiydim. Kapıyı moldovyalı bir bakıcı bayan açtı. Bozuk türkçesiyle bizi buyur etti. Doğrudan salona geçtik. Orada güzel bir kanapenin üzerinde dizleri beyaz bir örtü ile kapalı ve başı mor bir kumaşla örtülü acaip yaşlı ama şirin bir hanımla karşılaştık. İhtiyar teyze küçü gözleriyle bize öyle derinden baktıki kalbim birden huzur buldu. İlk bakışta yaşını tahmin etmek çok zordu ama herhalde 80 yaşlarında olduğunu düşündüm. İhtiyar hanım hiç bir yerde duymadığım bir şiveyle oturmamızı buyurdu. Bizde oturduk. Yanımda bulunan Necati Bey kendini ve beni takdim etti. Hanımefendi Necati Beyi hemen tanıdı ve hal hatır sordu. O kadar yaşlı olmasına rağmen zihnin bu derece kuvvetli olmasına gerçekten şaşırmıştım.
Hazırlıklı gelmiştim, fırsattan istifade ederek hemen not defterimi çantamdan çıkardım ve ihtiyar hanıma sorular sormaya başladım. Hanımefendinin anlattıkları beni gerçekten büyüledi. Hafızasının kuvveti, şivesinin şirinliği, insan üzerinde bıraktığı tesiri beni tamamiyle mest etmişti. Gerçekten hayretler içinde kalmıştım. Şimdi aradan seneler geçmesine rağmen daha dün gibi hatırlıyorum. Aslında o buluşmayı yaşamasaydım saray haremine bu derece bağlanmazdım diye düşünüyorum.
Not ettiklerimi tarih sevenleriyle paylaşmak istiyorum. Buyurun en son şehzade gözdesiyle yaptığım röportajımı okuyun:
Adınızı öğrenebilirmiyim?
Esas adım Adviye, fekat saray adım Neşe Resan.
Saray adınızı kim koydu?
Hazinedar kalfalardan Dürrüefşan tesmiye etti, rahmetli çok muhterem bir kadındı
Saraya alındığınızda kaç yaşındaydınız?
annem beni muhtemelen dört yaşımda felan saray-ı hümayuna emanet vermiş. Zira pederim vefat etmiş ve üç çocukla ortada kalınca memleketlisi olan bir saraylı hanım beni saraya vermesini tavsiye etmiş, zavallı anneciğim ne yapsın beni saray-ı hümayuna teslim etmiş.
Annenizi ve kardeşlerinizi sonra gördünüzmü?
Aaa yok, onlar İzmitte kaldılar, fekat çok seneler sonra görüştük, lakin annem o vakit hayatta değildi.
Annenizin vefat ettiğini ne zaman öğrendiniz?
Anneciğim vefat ettiğinde saraya haber gelmişti, galiba 11 yaşında idim. Takdiri ilahi elden ne gelir. Pek ufak oldigim içün beni İzmite göndermedilerdi. Fekat biraderlerim bilahare yanıma geldilerdi.
Biraderlerinizdemi sarayda kaldılar?
Ayol yok, onların saray-ı hümayunda ne işleri olsun, çocuk olsalardı muhakkak kalabilirlerdi, koca adam olmuşlardı. Fekat bizim Şehzade Efendi onları Fatih taraflarında bir yere tayin ettirmişti. Allah razı olsun, pek alicenap efendi idi.
Hangi Şehzade size yardım etti:
Ziyaüddin Efendi hazretleri elbette, onun hizmetinde bulunooordum, nur içinde yatsın.
Sarayda göreviniz neydi:
Evvela acemi idim, sarayda yeni gelenlere acemi derlerdi, saray mektebinde üç dört sene tahsilden sonra bir vazife verdiler. Şehzade Ziyaüddin Efendinin dairesine gönderdiler, orada arka hizmeti görüyordum.
Arka hizmeti ne demek:
(gülüyor)
ortalığı toparlamak, büyük kalfalara yardım etmek felan evladım.
Peki Gözde makamına ne zaman çıktınız:
Ahh, Zatı Şahane'nin vefatından iki sene sonra, bahar mevsimi idi, işte o vakit gözde oldum.
Yani 1920 senesinde öylemi?
(düşünüyor) herhalde öyle olması icab edooor evladım, cennetmekan Sultan Reşad'ın vefatından iki sene sonra, fekat Zatı Şahane'nin vefat senesini hatırlamooorum.
Nasıl gözde oldunuz?
(tebessüm ediyor) bu devrin aşkı ile mukayese edilemez derin bir kalbi muhabbet ile Gözdeliğe terfii ettim. Bunlar şimdi mazide kalmış tatlı bir hayalden ibaret. Hatırasını kalbimde muhafaza edooorum.
Gözde olmanızdan sonra hayatınız nasıl devam etti? Mutlumuydunuz?
Evladım siz bu mevzuuları idrak edemezsiniz, zira o devrin hayatını bilmooorsunuz. Şimdilerde cümle alem ömürlerini o derece hızlı sürooorlarki ne yaptıklarının farkında bile değiller. Evvelden bütün hayat bir terazi ile tartılırdı. Herkes ne oldugini ve nereye ait oldigini gayet iyi bilooordu. Bahtiyardım tabii, fekat gözde oldigim içün değil, bilakis muhterem bir Şehzadeye yoldaşlık edebildiğim içün bahtiyardım.
İstanbul'un hangi semtinde kalıyordunuz? Şehzade size ayrı bir köşkmü vermişti?
Aaa yok. Cümlemiz Haydarpaşa'da ki köşk de ikamet edooorduk. Üçünci katta benim ufak bir dairem vardı, orada kalooordum.
Peki siz Şehzadenin eşleriyle nasıl geçiniyordunuz? Hiç kıskanç değilmiydiniz?
Ortaklar arasında hürmet mecburii idi. Muhtelif vakitler ufak tefek münakaşalar olooordu, fekat umumiyetle herkes birbiri ile iyi geçinirdi. Zaten ortakların daireleri ayri oldigindan birbirlerini pek görmooorlardı. Bende büyük hanımları pek görmooordum. Halbuki ayni köşkde kalooorduk, fekat dedigim gibi, herkesin kendine ait dairesi vardı. Lakin hasbahçeye çıkıldığı vakit orada birbirlerine tesadüf ederlerdi. Ama ne yalan söyleyim, ortaklar birbirlerini sevmezlerdi, evladlarıda bu sebepten anneleri ayrı olan kardeşlerine pek bağlılık hissetmezlerdi. Ama bu bütün hanedan arasında böyle idi.
Hanedan sürgüne gönderildiğinde sizde beraber gittinizmi?
Yok, ben burada kaldım. Çünki Efendi Hazretleri beni çerağ etmiş idi.
Yani Ziyaettin Efendi sizi saraydan ihraç mı etti?
Aaaa yok, olurmu hiç, ihraç etmedi. İkinci Gözde Neşemend gebe kalınca Efendi Hazretleri onu nikahına aldı, beni de çerağ etti. Bu mesele sebebiyle büyük bir münakaşa çıktı. Dördüncü Hanım Melekseyran Hanım kıyametleri kopardı. Zaten benide hiç sevmezdi. Beni zorla çerağ ettirdi, fekat Neşemend'in gebe oldigini işitince Köşkü terk edip gitti. Bu suretle Dördüncü Hanımın yerini Neşemend aldı, bende elimde bohçam ile saraydan çıktım.
Peki nereye gittiniz? Şehzade size bu olaydan sonra bakmadımı?
Hakkım olan ve biriktirdiğim maaşımı aldım, birde çerağ münasebeti ile bana bir miktar nakid ve cihaz verdiler. Bundan maada Efendi Hazretleri bana ufak bir ev hediye etmiş idi oraa taşındım.
Eviniz neredeydi?
Burada Erenköyünde Bağdad Caddesinin ardında ki sokaklardan birinde. Öyle büyük birşey degildi. Bilakis ufak ahşap bir ev işte. Biraderlerimin himmeti ile eve tadilat yapıldı. Hemen bütün ömrüm orada geçti.
Ziyaettin Efendiyi birdaha gördünüzmü?
Yok görmedim. Yalnız ahbablardan muhtelif vakitler haberini işitooordum o kadar.
Mektupda mı yazmadınız?
Hayır, adet üzere mektuplaşmadık. Bilahare gazete de vefatını okudum. Elbette pek müteessir oldum.
Şimdilik Neşe Resan Hanım'la yaptığım röportajdan bu kadar. Umarım tarihi sevenlere saray hayatını ve adetlerini bir nebzede olsa anlamak için bu notlar yardımcı olabilmiştir. Saygılar.